Eğin Üzerine

0
434

Mukim SAĞIR

Bilmem hiç köy sofrasında bulundunuz mu?
Koyun yoğurduyla balı veya tepsi dolusu börek gibi pişirilmiş taze yumurtadan yiyebildiniz mi?

Diyeceğim o ki, inanın parmaklarınızı yersiniz. Habersiz gelişiniz karşısında, bin bir mahcubiyetle sunulan ve bağışlamanız istenen ifadeleri karşısında ne diyeceğinizi şaşırırsınız.

Yok, kentlerimizde artık bu tür izzet ve ikramları görmek mümkün değil. Herkes kendi derdinde. Ama köylümüz için sofrası yerde olma geleneği devam etmekte. Belki de köylümüz için öyle kentlimiz için de öyle hareket etmek gerekiyor. Yani büyük bir kesimle köylümüz halen, en güzel yemeği yedirir, en kalın yer döşeğini serer, en derin saygısını gösterir.

Kasabalarda bambaşka bir hava vardır. Yediden yetmişe herkes birbirini tanır, birbirini izler. Belli başlı kahvelerde kaymakamı da, muhtarı da, esnafı da işsizi de bir arada oturur. Ama belli bir saygı sevgi çerçevesi içinde. Hele kasabaya gelen bir yabancı büyük bir merak konusu olur. Büyüğü küçüğü herkes tanışmak, konuşmak bir şeyler ikram etmek ister. Kısacası kasaba çarşıları büyükçe bir aile sayılır. Ancak bu aşırı ilgi ve dikkatlerin de çevrelerde dedikodulara meydan vermemesi mümkün değil. Bir bakıma herkes çok dikkatli ve ölçülü hareket etmek zorundadır.

Köylerimizin coğrafi dağılımları da önemli özellikler gösterir. Tarihi, ekonomik ve sosyal nedenlerle kendi aralarında belli ayrıcalıklar göze çarpar. Konuşma dili, giyim, kuşamı, köyün genel havasıyla hemen bir şeyler sezmek mümkündür. Gözünüze uzakta, kayalar arasında parlayan saç çatılarıyla köy evleri gözükür. Halen bile ciplerin dışında hiçbir vasıtanın, hayvanlardan da ancak katırların çıkabileceği dağ köyleri vardır. Sorduğumuzda da, zamanında askerden, vergiden kaçanların kurdukları bir köy olduğunu öğreniyoruz. Ancak büyük bir kısmı gurbette olan köy halkı yine de yaz tatilini gelip köyünde geçirerek, evini barkını onarıp gidiyormuş. Bazı köyler de başka türlü şanslı. Çaltı – Harmankaya yöresi demiryolu ile demir ve kömür yatakları arasındaki bereketli topraklarda kurulmuş. Harmankaya yörenin en lezzetli ekmeklik buğdayını veriyor. Toprak bereketli, iş çok. Koskoca kamyonların direksiyonlarında ayakları gaz pedallarına kavuşamayan çocuklar, nerdeyse 24 saat dağdan maden çekiyorlar.

Neyse kasabalarda kendi halinde, herkesin sevdiği, kendinden bir parça saydığı insanlara biraz çok karşılaşılıyor. Başpınarlı Mustafa Cemil Turan da bunlardan biri. Karşılaşır karşılaşmaz selama durdu ve künyesini okumaya başladı.

Üçüncü Ordu, Dokuzuncu Golordu,
Altmış Sekizinci Tümen, Altmış Yedinci Tugay,
225. Piyade Alayından Ahmet Nazif Oğlu Mustafa Turan,
Çemişgezek 336, emret gumandanım!..

Bakıyorum da Mustafa Cemil köyün ayrılmaz bir parçası, her evin bir ferdi olmuş.

Dünyanın en güzel dut bahçeleri de ve en kaliteli dutu da Eğin‘de yetişir. Çekirdeksiz, beyaz ve tatlı taneleriyle hem taze hem de kuru olarak bir çok ailenin geçim kaynağıdır. Türkülerde de geniş yer tutar.

Dut ağacı boyunca, oyna nana
Dut yemedim doyunca oyna nana
Şen kalasın İstanbul oyna nana
Yar görmedim doyunca oyna nana

Dut ağacı dut verir oyna nana
Yaprağını kıt verir oyna nana
Bekâr oğlan bekâr gız oyna nana
Sarıldıkça tat verir oyna nana.

Anlatamadığımız Eğin’den ayrılırken, Eğin‘i biraz daha anlatır umuduyla hemşehrimiz şair Behçet Kemal Çağlar‘ın Eğin Destanı‘nı vermeden geçemeyeceğim.

Güzellik, yok sende olandan fazla,
Bakma uzaklara sen pel pel Eğin.
Vasfın mümkün müdür üç telli sazla,
Bir arşın bezinde bin bir tel Eğin.

Ey Kemal uğrağı Ey Kemaliye
Çalışkanlık sana haktan hediye
Tanrı gökten insin dolaşsın diye
Durma seki seki hep yüksel Eğin

Âşık yuvasını dalında kursun
Her gün, mısra mısra halı dokursun,
Her gün arşın arşın türkü okursun,
Beni doku, beni oku gel Eğin.

Duyguları sular sesten sebiller
Taş döşenmiş damda, kuru pestiller
Gönüller coştukça açılır diller,
Sende sular değil, ruhlar sel Eğin.

Mukim SAĞIR
Ağustos 1979, Yıl : 1, Sayı:2
Mengüceli Dergisi


Erzincan Nostalji
Arşivi

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz