Erzincan’da 31 Mart Olayı

0
947

31 Mart 1325/13 Nisan 1909 isyanı tarihimizin karanlık safhalarından biridir. Rumi takvimle 31 Mart’ta başladığı için bu adla anılmıştır. İsyanın ilk günü hükümet istifa etmiş, isyancılar yedi gün İstanbul’a hâkim olmuştur. İstanbul’da başlayan isyanı Bursa, Erzurum-Erzincan ve Adana ayaklanmaları izlemiştir.

Askeri bir isyan olarak başlamasına rağmen, din adamları ve medrese öğrencilerinin katılmasıyla dini bir hal almıştır. On üç gün süren isyanı konumlarını ve Meşrutiyeti korumak isteyen İttihatçıların Selanik’ten getirdiği “Nigehban-ı Hürriyet” (Hürriyetin koruyucusu) adını verdikleri 4. Avcı Taburu askerleri başlatmış, pek çok kan akıtılmış, Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır. Üç gün süren çarpışmalar sonunda sıkıyönetim ilan edilmiş; II. Abdülhamid tahttan indirilerek Selanik’e sürgüne gönderilmiş, yerine V. Mehmed Reşad geçmiştir.

İsyan sonunda pek çok kişi Divan-ı Harbi Örfi Mahkemesi’nde yargılanarak idam, hapis ve sürgün cezalarına çarptırılmıştır. Türk siyasi tarihine bu isyan ile irtica kavramı girmiştir.

Erzincan’da olayların nasıl bastırıldığını, 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar “Ben de Yazdım“ kitabında şu şekilde anlatmaktadır:

“İstanbul’da başlayan isyan memleketin hemen hemen her tarafında ve bilhassa askeri garnizon bulunan yerlerde tesirini göstermişti. Doğu Bölgesi’nde Erzincan ve Erzurum’daki tesiri daha büyük olmuştu. Erzincan‘da 31 Mart’tan az evvel: “İsyan olacak, askeri okul öğrencileri ve mektepli subaylar öldürülecek, Ermeniler ortadan kaldırılacak ve nihayet şeriat istenecek” şeklinde sözler, kulaktan kulağa fısıldanıyordu. Denildiği gibi 31 Mart günü (13 Nisan 1909) asker burada da ayaklandı. Erzincan garnizonundaki bütün birlikler, Sancaklarına “Kuran-ı Kerim” bağlanmış olduğu halde ellerinde silahlarıyla şehir içinden geçerek Koşu Alanı’nda toplandı. 15-20 tabur arasındaki bu âsi kuvvetin kumandanı, bir süvari baş çavuşu idi. Başlarında subayları yoktu. Yalnız Kurmay Yüzbaşı Kemalettin Sami Bey’in de(*) bunlar arasında yer aldığı görülüyordu. O da şeriat istiyordu. Ölüm pahasına da olsa sonuna kadar kendileriyle beraber olduğunu temin etmiş ve buna arkadaşlarını inandırmıştı. Hakikatte genç yüzbaşı irticaın düşmanı, Meşrutiyet İnkilâbı’nın en hararetli taraftarlarındandı. Ordu kumandanının kendisine verdiği vazifeyi yerine getirmek istiyordu. Bu arada şunu da kaydetmek lâzımdır ki Merkez Taburu, isyana katılmamıştı. Üzerine varılır, zorlanırsa silâhla karşı koyacağı anlaşılıyordu.

4. Ordu Kumandanı Müşir İbrahim Paşa, yanında Erzincanlıların çok sevdiği ve saydığı din adamlarından Şeyh Hacı Fevzi Efendi (**) olduğu halde topluluğun bulunduğu yere geldi. Âsilerin kumandanı olan Başçavuş ve Yüzbaşı Kemalettin Sami Bey tarafından karşılandı. Aralarında bir konuşma oldu. Fakat bir anlaşmaya varılamadığı için Başçavuş birden elindeki “filinta”yı Paşa’nın göğsüne çevirdi. Bu hali görenler dehşet ve hayret içinde neticeyi bekliyordu. Paşa, fena bir söz sarfederek adamı kırbaçlamaya başladı. Bu cesur davranışı ile Paşa, hem hayatını kurtardı hem de karşısındakilere karşı mânevi bir hakimiyet elde etmiş olarak doğrudan doğruya âsilerle konuşmak imkânını buldu.

Ordu kumandanı İbrahim Paşa ve Şeyh Fevzi Efendi, âsilere istediklerinin yapılacağını söylediler. Yalnız, Ermenilere ilişmekten -Hükümet’i müşkül duruma düşüreceği için vazgeçmelerini tavsiye ettiler. Daha esaslı konuşmak ve anlaşmak için ertesi günü bütün kumandanların (çavuş ve onbaşıların) Müşirlik Dairesi’ne gelmelerini telkin ettiler. Bunun üzerine asker, kışlalarına dönmeye razı oldu. Yalnız süvariler, yol üzerindeki İttihat ve Terakki Kulübü ile diğer bir siyasi kulübün levhalarını kılıçlarıyla parçaladılar.

Ertesi günü Müşirlik Dairesi’nin önünde 150-200 kadar silâhlı askerlerin sıralandıkları görüldü. Bunlar, âsilerin bir gün önceki kumandanları, çavuş ve onbaşılardı. Müşir Paşa’ya verdikleri randevuya sadık kalmışlardı. Paşa da meydana çıktı. Ufak bir el işareti yaptı. Binanın iki tarafından ortaya çıkan askerlerin yıldırım suretiyle, âsileri çevirdikleri görüldü. Silâhları ellerinden alındı. Bu başarıdan sonra Paşa, kışlalarına gidip askerlerle doğrudan doğruya temas etti. Nasihatleriyle hepsini yola getirdi. Subayların kumandasında disiplin talimlerine başlandı. (***) Bundan sonra ordu kumandanı Erzurum’a gitti.”

(*) İleride, Milli Mücadele zamanında kumandan, daha sonra mebus ve diplomat olarak hizmette bulunan Kemalettin Sami Paşa’dır.
(**) Fevzi Efendi, Sivas Kongresine katılmış ve daha sonra Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Erzincan’ı temsil etmiştir.
(***) Kara Kuvvetleri Kumandanı Orgeneral Cemal Gürsel’in notlarından. (Orgeneral Erzincan’da Askeri Orta Okul’ da öğrenci iken anlattığımız vakaya şahit olmuştur.)

Kaynak: Celal Bayar, Ben de Yazdım, 1966

Erzincan Nostalji Arşivi

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz