Bu Şehir Beni Unutmuş

0
1362

BU ŞEHİR BENİ UNUTMUŞ

Metin TOMBUL

92 Depreminin ardından Erzincan yeniden yapılandı. Yıkılan binaların yerine daha sağlam ve depreme dayanıklı binalar yapıldı. Biz gurbette olduğumuz için çekilen acılar, yaşanan hayat mücadelesi fazla etkilemedi. Her zamanki gibi yine ateş düştüğü yeri yaktı. Yüreklerine kızgın demirler basarak kaybettiklerinin acısına tahammül etmeye çalışan insanların büyük bir kısmı içlerindeki yangınla birlikte başka kentlere göç ettiler. Görmezsen acın her gün yeniden depreşmez düşüncesiyle toplayıp denklerini gurbette aldılar soluğu. İyi mi ettiler, kötü mü ettiler bilinmez. Zaman gösterecekti. Bizim güzel bir atasözümüz var der ki:

Acıyan ne demez, acıkan ne yemez? O gün ne gerekiyorsa denildi ve yapıldı.

Eşyanın Tabiatı Kanunu hiç değişmediğini yine gösterdi ve gidenlerin yerlerine dışarılardan başkaları geldiler. Büyük bir göç oldu. Deprem sonrası vatanına sahip çıkıp kalmayı yeğleyenler bu ani saldırıya karşı koyamadılar. Şehir yabancılarla doldu, çehresi değişti. Yaşam şekilleri, örf ve adetleri birbirine uymayan kozmopolit bir topluluk çıktı ortaya.

Deprem sonrası 96 yazında gittiğim Erzincan’ı tanıyamadım. Burası benim 79’da bıraktığım yer olamazdı. Ben Vakıflar Pasajı’nın önünden parkın oraya bir saatte giderdim eskiden. Her dükkânın önünde durup hatır sormadan gidemezdim. Adım başında bir tanıdık, bir arkadaş rast gelirdi. Lâflardık ayaküstü. Gülüşür, şakalaşır, sohbet eder, hal hatır sorardık.

O sefer yine aşağıdan yukarı doğru yürümeye başladım. Trabzon Caddesi aynıydı ama yürüyen, gidip gelen insanlar o eski tanıdığımız insanlar değildi. Sanki estetik bir müdahaleyle hepsinin simasını değiştirmişlerdi. Yanlış yerdeymişim gibi geldi bana önce, sonra toparladım kendimi ve esnafa baktım. Mağazalar da değişmiş insanlarla birlikte.

Selam verecek birilerini arayarak yürüdüm yukarı doğru. Yahu ne çabuk geldim ben parkın önüne. Karşı kaldırıma geçeyim de postanenin önünden aşağı yürüyeyim belki bir tanıdık çıkar diyerek yürüdüm. Heyhat orası daha da yabansı, daha da tanınmaz olmuş. Belediye binasının önüne gelince sırtımı emin bir yer diye o koskoca taş binaya verip çevreme baktım yılgın ve üzgün gözlerle. “Vah beni” dedim büyükannemin ben elimi bıçakla kestiğim zaman söylediği gibi “Vah beni çoğ acıy mı, canım çıha?” Hem de nasıl böygana, hem de nasıl acıy… Bu hallerini de mi görecektim Erzincan?..

İnanır mısınız sanki biri beni sırtımdan vurmuş da ben yeni hissediyorum gibi geldi. İçlendim, duygulandım bir şeyler yazmam gerektiğini hissettim ama yazamadım. Parmaklarım isyanlardaydı, yüreğimle birlikte. Beynim isyanlardaydı… Aradan altı ay geçti kendimi Antalya’da zor toparladım ve aşağıdaki şiiri yazdım. Yanlışım varsa düzeltin, eksiğim varsa varın siz tamamlayın:

 

BU ŞEHİR BENİ UNUTMUŞ

Kalmamış ne bir dost, ne bir aşina
Sıla da, gurbete benziyor gardaş.
Vermesin Allahım dostlar başına
Balımız şerbete benziyor gardaş…

Seneler geçince değişmiş yüzler
Silinmiş maziden o eski izler
Anlamsız anlamsız bakıyor gözler
Özlemler, hasrete benziyor gardaş…

Sevginin üstüne nefret kaplanmış
Güzel duygulara hançer saplanmış
Bunca yabancı yüz nerden toplanmış
Simalar hayrete benziyor gardaş…

Sevinçler matemi andırır olmuş
Dostlar birbirini kandırır olmuş
Ağustos sıcağı dondurur olmuş
Vuslatlar, firkate benziyor gardaş…

Yürekler vefayı kenara itmiş
Yüzlerden o eski tebessüm gitmiş
İnsanlarda yaşam tutkusu bitmiş
Neşeler, kasvete benziyor gardaş…

Geçmişi korkunç bir canavar yutmuş
Bakışlar taş gibi, kalpler buz tutmuş
Anladım bu şehir beni unutmuş
Gerçekler, gıybete benziyor gardaş…

Metin TOMBUL
03.02.1997, Erzincan

Kaynak: Tandırbaşı Degisi,
13 Şubat Kurtuluş Özel Sayısı (2009)

 

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz