Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Kemah Kalesi

0
1535

Felâh Yurdu yani Kemah Kalesi

İsimlendirilmesinin sebebi (…) (…) (…) dir. Eski zamanlarda kayserler yapısıdır. Daha sonra Akçakoyunlu eline girdi.

Bundan sonra Azerbaycan Şahı Uzun Hasan elinde iken nursuz Timur bu kale altına geldiğinde Timur’a bir top ve bir mancınık taşı atmaya tenezzül etmediler. Tam yedi ay nursuz Timur bu kaleyi kuşattı, ama hüsrana ve bozguna uğramış sahra köpeği gibi gitti.

Daha sonra (…) tarihinde Sultan I. Selim Han, Uzun Hasan’ı bozguna uğrattıktan sonra Kemah Kalesi’ni hakkıyla üç ay kuşattı, ancak fethi mümkün olmadı.

Bundan sonra (…) tarihinde Sultan I. Selim Han şehzâdeliği yıllarında Trabzon hâkimiyken bir yoluyla bu Kemah Kalesi’ni fethedip içine yeteri kadar asker kodu.

Sonra Sultan I. Selim Osmanoğlu payitahtına müstakil padişah olmadığı için Trabzon’dan 300 pâre gemiyle karşı Kefe’ye, Kırım yakasına geçip Kırım Tatarının yardımıyla Edirne üzerine geldi. Babası Beyezid-i Veli de karşı çıkınca baba ve oğul birbiriyle devlet sınaştılar. Tanrı’nın emriyle Selim, Hacıoğlu Pazarı yakınında Uğraşderesi adlı derede uğraşıp Şehzâde Selim Tatar askeriyle kaçtı. Tatar Kırım’da, Selim Trabzon’da karar eder. Orada dahi namus, gayret ve hamiyetinden durmayıp oğlu Süleymen’ı Trabzon’da hâkim tayin ettikten sonra kendi ülkeyi terk eder. (…) halife hizmetçileri ve yoldaşı rivayetiyle Acem ülkesine gidip İmam Musa Rıza’yı ve Horasan’ın nice büyük evliyâlarını ziyaret edip hükümdar olup şah ile satranç oynadığı meşhurdur.

Bu Selim Han’ın bu seyahati sırasında Şah İsmail isyan edip Kemah Kalesi’ni azıcık bahaneyle istila edip tasarrufu altın aldı. Daha sonra Sultan I. Selim, asker toplayıp Edirne’yle İstanbul arasında babasıyla uğraştı. Osmanoğlu kullarının yardımıyla ister istemez babası Bayezid Han’ı tahttan indirip kendisini Çorlu sahrasında müstakil Cem makamlı padişah oldu.

Bütün İslâm askeri ile gönül ve gaye birliği edip babası Bayezid Han’ı Dimetoka’ya sürdü. Bayezid-i Veli Edirne yakınında Havsa adlı yere vardığında, değişik rivayetlerle, bir şekilde ruhunu teslim etti. Mübârek naaşını İstanbul’a getirip camiinin mihrabı önünde defnettiler.

Selim Han, İstanbul içinde Yenibahçe adlı sahrada büyük çadırını kurup devletin bütün ileri gelenleri Yenibahçe’de biat etti. O an Üsküdar’a tuttuğunu çıkardı. İlk savaşı Acem ülkesine olup menzilleri katlayarak ve merhaleleri uçarak Şah İsmail’in Sivas eyaletinde daha önce istila ettiği kaleleri fethedip Acem üzerine Çıldır (Çaldıran) gazasına yönelince denizler gibi asker ile Kemah Kalesi’ni kuşatıp (…) tarihinde büyük savaş ile Bıyıklı Mehmed Paşa eliyle fetetmiştir.

Osmanoğulları Devleti’nde kudret eliyle yapılan Tanrı yapısı kalelerin biri de bu Kemah Kalesi’dir. Biri Diyarbakır yakınında Mardin Kalesi’dir, iman seddi Van Kalesi’dir, Şebin Karahisar Kalesi, Mekü Kalesi, Afyonkarahisar Kalesi, Ermenak Kalesi, Merkap Kalesi, Hasan Kalesi, Gereknuh Kalesi ve Rumeli’de Menekşe Klaesi, Anapolya Kalesi, Mizistre Kalesi, Gördüs Kalesi, Kırım bölgesinde Menküp Kalesi, bu kaleler göklere doğru baş uzatmış mavi bulutlardan başka havalesi olmayan kalelerdir. Ama bu Kemah her yönden onlardan sarptır ki kuşluk vakti olmayınca zirvesinde olan iç kale mavi bulutların içinden belli olmaz. Göklere doğru baş uzatmış benzersiz bir tepenin en yüksek zirvesindeki kalesi üstünde silu bulutlar eksik değildir.

Fetihten sonra Sultan Süleyman yazımında Erzurum eyaleti toprağında Kuruçay Voyvodalığı hükmündedir. Erzurum paşasının hassı subaşılığıdır. Ve 300 akçe ile bağışlanır.

Üç nahiye kazadır ve nahiye kazaları bunlardır ki yazılır: Kernacis kazası, Kuruçay kazası ve Şehir kazası.

Bu kazalardan kadıya senelik 3 bin kuruş hâsıl olur. Resul-i mübinin yoluna itaatkâr ve bağlı kavmi vardır. Bir hâkim de kale dizdarı ve 500 kale neferleridir. Tuzladan belirlenmiş maaşlarını alırlar. Ve yeniçeri kumandanı, sipah kethüdayeri, nakibüleşrafı ve a’yan u eşrafı vardır. Ve bir hâkim de Fırat Nehri’nin karşı tarafında bir saat uzaklıkta,

Kömür Köyü: 700 Müslüman ve Ermeni haneleri vardır. Tuzla emini burada hâkimdir. (…) yük akçe elde edilir iltizamdır. Kardan beyaz ve Hacı Bektaş Veli tuzundan lezzetli tuzdur ki her yerde meşhurdur. Bütün Kürd diyarı ve Türkmen diyarından Bingöl Yaylası’na çıkan insanlar, bütün ihtiyaç sahipleri bu Kemah uzunu alırlar, meşhur tuzdur.

Bu şehrin bir beğenilen şeyi de burada olan ince ve sağlam çadır bezidir, bir diyarda olmak ihtimali yoktur. Rumeli’nde Dırama bezinden iyi ve güzel pamuk bezi olur. Hatta halkın dilinde,

“Kemah’ın bezi, Erzincan’ın kozu ve Bayburt’un kızı“ diye darb-ı mesel olmuştur.

Bu adı geçen Kömür Köyü içindeki bağlar içinde akan Kömür Nehri, Cercanis dağlarından gelip Kemah Kalesi dibinde bir göz köprü dibinde Sultan Melik Gazi Efendi Tekkesi yakınında Fırat Nehri’ne katılır. Ve buna yakın, karşı tarafında,

Marik Köyü: Mamur Ermeni Köyüdür ki Erzurum Kalesi kulunun hassıdır. Tanrı’nın hikmeti bu köydeki mağaraların içinde Temmuz ayında akan tatlı sular donup buz olur. Kış günleri hamam suyu gibi sıcak olur. Yratıcının acaip hikmetidir. Ve bütün vilâyet halkı, katık peyniri dedikleri peynirlerini bu mağaralarda saklarlar. Bir soğuk havalı mağaralardır.

Bu yerlere Erzurum’dan gelirken Fırat Nehri üzerinde bir göz büyük köprüden geçtik, 500 adam yokuş yukarı gidip Keban adlı kayalı erleri aştılar ki, göklere baş uzatmış kayalardır. Kaleye çıkarken bu Keban Kayaları sağ tarafa düşmüş çok derin ve cehennem çukuru gibi uçurumdur.

Munzır Çayı dedikleri nehircik bu mahalde Fırat Nehri’ne karışır. Bu Munzır Nehri’nin kaynağı, Munzır Dağı’ndan doğup şehrin bahçeleri içinde olan Satır Deresi’yle bir olup Keban altında Fırat Nehri’ne karışır, berrak âbıhayat, bir ak saf sudur.

Keban Kayası adlı yer kale dibidir, bir âb-ı hayat su kaynar.

Bu yere yakın Ali Kayası derler bir kaya vardır. Bu şehir halkının inançlarınca Hazret-i Ali gelip belini dayayıp istirahat ettiği için hâlâ bel ağrısına tutulan kimse o kayaya beline dayasa Allahu Taâla’nın emriyle şifa bulur, ama hâssası Allah’tandır. Mıknatıs taşı gibi bir taştır. Bu şehir halkı bu kayaya Eğerli kaya derler.

Bu kayadan yokuş yukarı gidince varoş kefere mahallesidir. Toplam (…) adet toprak ile örtülü bağsız ve bahçesiz hanelerdir. Ve bütün re’ayası Ermenilerdir. Bütün çarşı Pazar bu varoştadır. Hepsi büyük küçük 300 dükkândır. Ama kârgir yapı bedesteni yoktur. İki hanları var, iki hamamı, bir ulu cami ile mahkemeye bitişik Çorbacı Hamamı derler, Keban’a yakın Fırat Nehri kenarında Kethüdayeri Hamamı derler, Keban’a yakın Fırat Nehri kenarında Kethüdayeri Hamamı, suyu, havası ve yapısı tatlı eski tarz hamamdır. Ve bu varoş etrafında mahalle yoktur. Ancak bu varoştan yukarıda büyük kale vardır ki göklere baş çekmiştir.

Kemah Kalesi’nin şekilleri: Beşgen şeklinde sağlam taş yapı süslü bir kaledir. Her burç ve kuleleri büyük taşlar ile yalçın kayalar üzerine oturtulmuş bir sağlam, dayanıklı kaledir. Erzurum serhadlerinde benzeri meğer Şebin Karahisarı ola. Benzersiz bir kale demek olmaya, ama Fırat Nehri aşırı biraz havalesi var gibidir. Ama ondan zarar isabet etmez sağlam bir kaledir.

Fırdolayı çevresi (…) adımdır ve hendeği (…) ve kıbleye bakar bir kapısı var. Buradan içeri iki iki kat kapılar daha var, üçü de sanatlı ve sağlam demir kapılardır. İlk baştaki kapının iç yüzünde, sağında ve solunda birer tunç toplar vardır ki ikisi de görülmeye değer toplardır. Her birinde birer eskici girip köşkerlik eylese yerim dar demez. Tâ bu mertebe geniş, büyük ve uzun Süleyman Han toplarıdır. Üç kantar taş gülle atar, boyları yirmi yedişer karış demir küpeli uzun toplardır. Gariplik ondandır ki böyle mefret (iri) topları o yalçın kaya üzerine, öyle çetin mahalle nasıl çıkarıp koydular, acep cerr-i eşkâl (caraskal) sanatı ile çekip öyle yüksek bir yere böyle büyük topları komuşlardır.

Ta içerideki üçüncü kapının kemeri üzerine bir pehivan (savaşçı) gürzü ve bir Hazret-i Ali oku yayı asılmıştır ki büyük alâmettir.

Bu kalenin içinde hepsi toprak örtülü küçük ve büyük 600 güzel evler vardır. Ancak dar mahalde bulunduğundan bağsız, bahçesiz ve susuz evlerdir. Kara Yakuboğlu’nun ve İbrahim Çelebi’nin hanelerinden başka bahçeli ev yoktur.

Ve bu kale içinde bakımsız boş yerler çoktur. Hattâ hali olan yerlerde beş adet buğday anbarları vardır. Selim Han’dan beri ağzına kadar pirinç çeltiği ve darı dolu olarak durur. Sanasın bugün harmandan gelip anbara doldurulmuş hububattır. Kuşatma sırasında onlar ile yiyecek ihtiyaçlarını giderirler.

Bu iç kalede hepsi 11 mihraptır, üçü camidir. Kale kapısından içeri Bey Camii, gayet büyük camidir ve eski tarzdır. Ve bir kârgir minaresi var. Bundan başkası tahta minareler ve minaresiz mescitlerdir.

Bu kale gerçi yalçın kaya üzerine yapılmıştır, ama evleri bir düz geniş ve satıhlı taşlı yerlerdir.

Bu kalenin kuzeyinde Şehitler Kulesi üzerinde küçük ve büyük 32 adet topları vardır. Adı geçen Şehit kapısından aşağı kayadan kesme su yolu ile ta aşağı nehre iner su yolu vardır. Kuşatma sırasında oradan su alınıp su ihtiyaçları karşılanır. Bu aşağıda üç adet su sarnıcı vardır, biri birbirine yakındır. Kayalardan âb-ı hayat sular sızıp, sarnıçlara dolar. Tanrı’nın hikmeti bir âbıhayattır, biri güherçileli sudur ve biri gayet tuzludur.

Bu şehrin suyu ve havasının tatlılığından sevimli gençleri ve güzelleri herkesçe beğenilir. Gerçi Erzurum toprağında Türkistan şehridir, ama garip dostu, dindar, yumuşak huylu adamları vardır.

Ve beğenilerinden, yukarıda yazıldığı üzere çadır bezi, beyaz ve lezzetli tuzu ve katık peyniri dedikleri katmer peyniri, Arap ve Acem’de öyle peynir görülmemiştir. Midilli’nin lor peyniri ve Şam’ın karişe peynirinden taze, lezzetli ve hazmı kolay peynirdir.

Beğenilerinden biri de Tanrı’nın hikmeti İlkbahar mevsiminde bu şehrin dağlarına düşer, “Menn ve Selvâ” adında bir İsa kuşu gelip yüksek dağlarına ve bazı bostanlarına gelip konar. Kemah halkı onun mevsimini bilip bütün kuşları avlarlar, tüylerini yolarlar ve tuz ile turşu edip kış mevsiminde yerler. Gayet lezzetli kuştur ve gayet besleyici eti vardır. Kemah halkının tuzağından kurtulan kuşların tamamı diğer kuşlar gibi ılıman bölgelere göçüp giderler. Kemah halkına Cenab-ı Bâri böyle bir değişik sofra ihsan etmiştir.

Kemah şehrinin ziyaret yerleri: Evvelâ anbarlar yakınında Baba Kend Efendi ziyareti ve köprü başında Melik Gazi Sultan, Allah sırlarını aziz etsin.
(…)

Bu şehrin arz-ı beledi (…) ve uzun günü (…) dır. Dördüncü iklimden olduğundan havası ılımandır. Ancak ana yol üzerinde kurulmamış olduğundan kervan yolu değildir. Bir sapa dağlık taşlık içindedir. Fırat Nehri bu şehrin doğu tarafında Erzurum dağlarında Dumlu Sultan Dağı’ndan gelir, bu şehri sulayıp bu kale kayasın dolaşıp batı tarafına akarak İzoli kürtleri içinden geçer, Bingöl’den Murat Nehri de bu Fırat Nehri’ne (…) (…) mahallinde karışır. Fırat Nehri, Malatya yakınında Kömür Hanı geçidinde akar. Malatya’dan Harput’a, Eğin’e, Palu’ya ve Diyarbakır’a giden, bu Fırat Nehri’ni gemiyle geçmeyince geçemez.

Bu şehri 3 gün gezip dolaşıp nice maarif erbabıyla karışıp görüşüp dostluk kurduktan sonra paşanın malı olan Kuruçay voyvodasının muhasebesini görüp bakiye maldan 700 kuruş aldık. Bu hakire kadem ücreti 100 kuruş verip Tuzlaemini Emirahur Hasan Ağa’dan bekaya (geride kalan) mal için 150 kuruş aldık. Oradan yoldaşlar ile (…) tarafına, (…)

Buradan dönüp (…) günde yine Kemah Kalesi, bir gece konuk olup ertesi sabahleyin kuzey tarafına nehr-i Fırat Kenarınca 9 saatte, (…)


Kaynak:
 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, YK Yayınları – 2. Kitap -2. Cilt

Evliya Çelebi
(D: 25 Mart 1611, İstanbul – Ö: 1682)

Evliya Çelebi, İkinci ciltte anlatılan Mudanya, Bursa, Sinop, Trabzon ve havâlisi, Gürcistan dolayları; Kırım, Karadeniz, Bolu, Amasya, Niksar, Erzurum, Nahçivan, Tebriz, Baku, Erzurum, Bayburt, Erzincan, Merzifon, Ankara’yı kapsayan seyahatini 1646 – 1647 yıllarında gerçekleştirmiştir.


Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz