Ali Ekber Çiçek – Garipler Kahvesi

0
506

Bülbül bile duramaz, altın olsa kafesi
Ne günler çabuk biter, ne hayatın çilesi
Bir fincan kahve ile, bir Bektaşi nefesi
İnsan olana yeter, kırık bir plak sesi

Burası Garipler Kahvesi

‘Eski Plaklardaki Erzincan’ nostalji dizimizde; Erzincan’ın ve ülkemizin en önemli ozanlarından biri olan Ali Ekber ÇİÇEK‘in pek bilinmeyen bir çalışmasına yer veriyoruz.

“Garipler Kahvesi”

1960 ve 70’lerde Anadolu’dan büyük göçlerin yaşandığı o çileli yıllarda, şehirlerde ki zor yaşamı konu edinen ve buram buram sıla hasreti kokan bu çalışma, yine döneminin önemli sanatçılarından Sait ERGENÇ ile birlikte seslendirilmiş.

Ali Ekber ÇİÇEK, yerelden evrensele uzanan özgün çalışmaları toplumun birçok kesimini derinden etkilemiştir. “Haydar Haydar”ı bilmeyenimiz yoktur.

‘Dedim Çoktur Hangisine Yanayım, Gurbet Elde Bir Hal Geldi Başıma, Yolumuz Gurbete Düştü, El Vurup Yaremi İncitme Tabip, Şu Yüce Dağları Duman Kaplamış, Mektup Selam Söyle, Gül Yüzlü Sevdiğim’ gibi türküleriyle özellikle şehirlerde tutunmaya çalışan gurbetçilerin ve sılada sevdiklerinin yolunu gözleyen Anadolu insanının gönül elçisi olmuştur. İnsanlar onu ailelerinden biri saymışlardır.

Bir insanın isminin bir şehirle özdeşleşmesi öyle kolay kolay rastlanan bir durum değildir. Ali Ekber Çiçek bunu başarmıştır. Erzincan denilince Ali Ekber Çiçek akla gelmiş, Ali Ekber Çiçek ismi söylenince Erzincan akla gelmiştir. Bu onun bir toplumu temsildeki hasletlerinin ne kadar üst düzeyde olduğunun en önemli göstergesidir.

Ali Ekber Çiçek bir söyleşisinde gittiği yolu şöyle özetliyor: “Gerçekleri göstermek, gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için, çalışmış bir insanım. Cahilden uzak, kamile yakın oldum; büyüklerime saygı ile, küçüklerime sevgiyle yaklaştım. Konuşulan her kelamı ibadet gibi dinledim, kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim… Bu icraatım boyunca hiçbir maddi menfaat sağlamadan, insanların duygularını sömürmek gibi bir yanlışlığa meydan vermedim.”

1938’de Erzincan’ın Ulalar köyünde doğan Çiçek, 1939‘daki büyük Erzincan Depremi’nde babasını kaybetmiştir. Bağlama merakı çok küçük yaşlarda başlamıştır. Potim İsmail Dede ve Emin Tabak Dede’den ilk bağlama dersleri almıştır. İlkokuldan sonra maddi olanaksızlıklar nedeniyle öğrenimini sürdürememiştir. Yaşamını sürdürmek için değişik işlerde çalışan Çiçek, müzikle bağını hiç koparmamıştır. İlk gençliğinde İstanbul‘a giderek dönemin bir çok ünlü halk müziği ismiyle tanışmış ve kendini geliştirmiştir. Askerlikten sonra müzik ve bağlama bilgisini pekiştiren Çiçek, 1954 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından beğenilince Ankara Radyosu‘na girmiştir. Bir süre burada çalıştıktan sonra, görevini 1960’lı yıllarda da İstanbul Radyosu‘nda sürdürmüştür.

Radyoda çalıştığı dönemlerde yaklaşık 400 türkü seslendiren ve geniş dinleyici topluluklarına ulaşan Çiçek, kendinden sonra bir çok bağlama ve ses sanatçısını etkilemiştir. Derlediği ya da bestelediği türkülerin bir çoğu halk müziği klasikleri arasında yerini almıştır. Hakkında bir de belgesel hazırlanan Çiçek, Türkiye ve Türkiye dışında bir çok konser ve seminere katılmış, bir kaçı Amerika ve Fransa’da olmak üzere onlarca albüm hazırlamıştır. Çiçek’in ayrıca UNESCO tarafından yapılmış toplama bir albümü de bulunmaktadır.

Ali Ekber Çiçek 26 Nisan 2006 tarihinde Hak’ka yürümüştür.

Sizleri Usta’nın sazı ve sözüyle başa başa bırakırken; kendisini saygıyla anıyor ve bir kez daha “Haydar!” diyoruz…

Abdullah Bozdemir

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz