Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Erzincan

0
2158

ERZİNCAN

Yardım yurdu, Erzincan Kalesi

Erzene’r-rum şehrindendir. Azerbaycan’dan ve Ermen yurdundan değildir. Osmanoğlu devletinde dört “Erzen” şehri vardır.
Biri Erzen şehri, Birecik yakınında Rum derler kalesi Dicle havzası içindedir, o kadar imar değildir.

İkincisi Ahlat Erzen’idir ki bütün tarih kitaplarında yazılmış büyük şehirdir.

Üçüncüsü Erzene’r-rum ki, meşhur galatı Erzurum’dur.

Dördüncüsü Erzen-i Erzincan’dır ki Anadolu toprağında gayet ılıman İrem bağı gibi cennet bahçeleri içinde bir cennet köşesidir. Nice yüz padişahlar sahip olmak için bu eski şehir üzerine gelip nice savaşlar olmuştur.

Sonunda 800 (1397) tarihinde (…) oğulları padişahlarından Sultan Zahireddin, Yıldırım Bayezid Han’ın yıldırım gibi dört tarafındaki düşmanlarından intikam alıp ne tarafa yöneldiyse zafer kazandığını gören adı geçen Sultan Zahireddin Amasya Kalesi fethi gününde Amasya’ya gelip bu Erzincan Kalesi’nin anahtarlarını Yıldırım Bayezid Han’a teslim eder.

Yıldırım Han büyük cömertliğinde yine Erzincan tahtını Sultan Zahireddin’e bağışlar. Sikke ve hutbeyi Yıldırım Han adına okutur.

Üçüncü senede Sultan Zahireddin vefat edince Karakoyunlu padişahlarından Kara Yusuf eline girdi. O da yedi sene mutasarrıf olur. Nursuz Timur korkusundan Kara Yusuf Şah tâc u tahtını ve her şeyini terkedip Bağdad Hakimi Ahmed Celâyir ile Kara Yusuf, Yıldırım Han’a kaçarak Yıldırım Han’ın kanatları gölgesinde ikisi de gölgelendiler.

Sonunda Timur, bu Kara Yusuf’u ve Ahmed Celayir’i Yıldırım Han’dan istedi, Yıldırım vermedi.“Şehrinden redd eyle” dedi.

Yıldırım Han, Timur’un sözüne bakmadı. Timur’un Yıldırım Han üzerine yürümesi ilk başta bu Kara Yusuf ve Ahmed Celâyir için olmuştur.

Daha sonra Timur, denizler gibi asker ile Yıldırım Han üzerine gelirken Kara Yusuf ve Ahmed Celâyir Antalya’dan gemilere binip Mısır diyarında Sultan Berkuk’a sığındılar.

Beri tarafta Kara Yusuf’un taht merkezi olan Erzincan Kalesi’ne Sultan Uzun Hasan mâlik olup o diyarları tasarrufu altına alıp Azerbaycan şahı iken Erzincan şahı da olup sikke ve hutbe sahibi de oldu. Hâlâ darphanesi Mevlevihane yakınında bellidir.

Beri tarafta Tanrı’nın işi, nursuz Timur elinde Yıldırım Han yenilip hapiste iken öldü. Erzincan’a Uzun Hasan müstakil padişah oldu.

Yıldırım Han’dan sonra Osmanoğlu devleri şehzâdeleri İsa Çelebi, Musa Çelebi, Süleyman Çelebi ve Çelebi Şehzâde Mehmed bunların zamanında devlet karıştı.

Sonunda Çelebi Sultan Mehmed, adı geçen şehzâde kardeşlerinin üçünü de katl edip müstakil padişah oldu. Ama bu Erzincan taraflarını fethetmeye gücü yetmedi.

Erzincan’dan Uzun Hasan Osmanoğulları topraklarına el uzunluğu etmeye başladı. Tâ Fatih Sultan Mehmed zamanına dek Uzun Hasan yaşayıp hayli eşkıyalıklar edip nice kaleleri ve nice yüz köy ve kasabaları fethedip istilâ eyledi.

Sonunda 878 (1473) tarihinde Fatih Gazi denizler gibi asker ile Uzun Hasan’ın istila ettiği kaleleri kurtarıp Tercan odasında Uzun Hasan’a bir Mehmed Han satırı çektiği tarih,

Butlânu keydü’l hâ’inin (Hainlerin oyunları suya düştü)

Lafzı uygun olmuştur.

Uzun Hasan, kısa boyu ile tâ Azerbaycan şehrine kaçıp ömrü kısa olup karar etti.

Fatih Gazi bütün ilini vilâyetini fethedip Erzincan Kalesi’ne savaşsız uğraşsız sahip oldu. Sultan Zahireddin’in yaptığı kaleyi tamir edip yetecek kadar kul koydu. Osmanoğullarının ikinci Erzincanfatihi Sultan Mehmed Han’dır.

Daha sonra Sultan Bayezid Han zamanında I. Selim Han’ Trabzon hâkimiyken, yolunu şaşırmış Şah İsmail bir hile ile Erzincan’a malik oldu. O da Osmanlı topraklarına el koymaya başladı.

Sonra I. Selim Han’a Cenab-ı Bâri yardım edip müstakil padişah olduğunda ilk savaşı Şah İsmailüzerine gelirken 921 (1514) tarihinde cenksiz Erzincan Kalesi’ni aman ile Selim Şah’a kaleyi teslim ettiler. Üçüncü fatih Selim Şah’tır.

Sonra Süleyman Han yazımında Erzurum eyelati hükmünde paşanın hâss-ı hümâyûndan ayrılmadır, hakimi subaşıdır.

150 akçe şerif kazadır. Ve toptan (…) nahiye kurâları vardır. Senelik kadıya altı kese ve subaşıya on kese hâsıl olur hükümettir.

Müftüsü, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 150 adet timar erbâbı kale neferleri, bir muhtesip ağası ve şehir naibi hâkimleri vardır.

Kalesi bağ ve bahçeli ormanlık ferahlık verici düz ovanın ortasında dörtgen şekilli bir taş yapı bir güzel küçücük kaledir. Ama duvarları gayet alçaktır. Ve dört tarafında kuleleri sağlam değil, eski yapı harap bir kaledir. Hendeği de fırdolayı alçaktır. Abaza, Erzurum’da isyan ettiğinde hendeğini temizletip burçlarını ve kulelerini tamir edip muhafaza ettiler, ama çâre olmayıp zorunlu olarak kaleyi Abaza Paşa’ya teslim eylediler.

Bu kalenin fırdolayı çevresinin büyüklüğü (…) adımdır. Ve (…) tarafına bakar bir demir kapısı vardır. Taşra varoş şehre oradan hendek üzere köprü ile geçilir. Kale içinde toplam 300 adet bağsız ve bahçesiz temiz toprak ile örtülü derli toplu küçük evler vardır. Bir camii var. Çarşı pazarı, han ve hamamları ve başka yapıları yoktur. Zira kale içi dar mahaldir.

Taşra büyük varoşun anlatılması: Hepsi bin sekiz yüz adet bağlı bahçeli, âb-ı hayat suları akar, temiz toprak ile örtülü evleri vardır. Ancak iki katlı haneleri nadirdir. Genellikle tek katlı yapılmış büyük hanelerdir ki her birinin kapıları açık, nimetleri bol velinimet sarayları ve belde halkının diğer evleridir. Hepsi küçük ve büyük 76 mihraptır. 7 mihrabı camidir. Evvelâ çarşı içinde,  (… 1,5 satır boş …)

Lakin kârgir kubbeler ile yapılmış süslü camileri yoktur. Bunlardan başkası mescitlerdir.

Toplam 7 adet şanlı, gönlü yaralı derviş tekkeleri vardır. Onlar da da ibadet olunur. Evvelâ,

Hazret-i Mevlânâ Teknesi: Anadolu, Arap ve Acem’de oldukça meşhur şüphesiz kutuplar kutbuSultan Celâleddin-i Rumî Tekkesi’dir ki yüce evlâtlarından Çelebi (…) Efendi orada medfundur. Bu eski mabethane tekke İrem bağı gibi acem hıyabanı ve cennet bahçesi gibi bir bahçe ortasında yapılmış eski yapı büyük bir tekkedir. Dört tarafının pencereleri dışında olan gül-i gülistan köşesinde olan bülbüllerin namelerini, övücülüklerini ve güzel seslerini duyan Mevlevî fukaraları ruhlarına gıda bulup ilâhi aşk ile mest ve sarhoş olup Mevlânâ âyininde çarh vurup Mevlevi samâı ederler

Ve mutrıplar ve na’thanlar da musiki sanatı üzere bütün âşıklara uşşak makamı fasıl ederler. Ve semâhanin dört tarafı, Mevlevi fukarası odaları ile bezenmiş, mutfak ve kilarhanesiyle süslenmiş sağlam vakıflı Mevlânâ tekkesidir. Bizzat Hazret-i Mevlânâ’nın mübârek hırkası, kendi mübârek elyazısıyla bir kıt’a Kelâm-ı İzzet-i ve yine kendi elyazısıyla Mesnevi-i Şerif’i vardır. Herkesin ziyaret ettiği yerdir Ve,

Çadırcı Şeyh Tekkesi: Abdülkâdir-i Gilâni tarikatındandır. Meşhur tekkeler bu adı geçenlerdir.

Ve hepsi (…) hamamdır. Beğenileni, Pürkelam Hamamı, hoş havalıdır. Ve Çadırcı İskender Bey Hamamı, suyu, havası, yapısı ve sevimli tellâkleri pâklerdir, hamamın kubbesi etrafı kemerlerdir. Her kemer altında bir Hanefi havuzu vardır. Ve 40 adet de hoş saray hamamları vardır.

Ve tamamı 11 büyük hanları vardır. Evvela çarşı içinde,

…. (1 satır boş) …

Ve 48 mahallede 48 ebced okuyan sıbyan mektepleri vardır. Lâkin dârülkurrâ, dârulhadis ve aşevi imaretleri yoktur. Ama âlimleri, Salihleri ve talebeleri çok olduğundan her camide ve her mescitte hasbi ders hocaları vardır. Çeşit çeşit bilimler okunur.

Hayli zeki, yetişkin, asil, akıl ve anlayış sahibi ümmetin Salihlerinden ehl-i sünnet ve’l-cemaat, namaz kılar, namuslu ve hâl ehli, yumuşak huylu, halim ve selim adamları vardır.

Hepsi “Elbisenin iyisi (eteği) kısa (yerden sürünmeyen) olandır.” hadisine uyup kısa esvaplar giyerler ve“şöhret afettir” diye ipek elbiseler giymezler. Ama askeri taifeleri elvan çukalar ve çeşit çeşit ipekli değerli elbiseler giyerler.

Suyunun ve havasının tatlılığından sevimli ve güzel kızları gayet çok ve beğenilir. Genç erkekleri halk arasında biraz mezmumcadır (beğenilmez). Ama iffet sahibi kadınları Adeviyye gibi perde sahibi olmaları cihetiyle beyaz car ile örtünürler. Ayaklarına çizme ve başlarına diba sivri arakçın giyip gezerler, ama çarşı pazarda avratların gezmesi yasaktır.

Çarşısında toplam 600 küçük dükkânları vardır. Ancak bir küçük kârgir yapı bakımlı bedesteni vardır. Bütün kıymetli şeyler orada bolca bulunur.

Ve bu şehrin havası gayet ılımandır. Doğu tarafında dağ aşırı Erzurum’a iki menzildir. On bir ay kış kıyamet olur. Dağın beri tarafında bu Erzincan’dır. Gül-i gülistan, bağ u bostan, çemenistan ve bülbülistandır. Kar yağar ama üç günden fazla durmaz. Daima sebzesi ve çiçekleri eksik değildir.

Beğenilenlerinden, bağ ve bahçesi içinde âbıhayat akarsuları bol, sahralarda hayrat ve bereketleri çok, geniş ovalara ve bolluğa sahip, her hububatı fazla fazla şenlikli bir Erzincan şehridir.

Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilerinden, 70 çeşit sulu armudu sicill-i şer-i mübinde yazılıdır. Hattâ bu şehri gezip dolaştığımız günler, Kasım’ı 40 gün geçmiş ve şiddetli kış idi. Paşaya on yedi renkte sulu armutları hediye getirdiler. Ve bağ tefeğinde yapraklarıyla temiz toprağa gömülmüş avnik üzümü getirdiler. Ve zerdalisi, armut kurusu, dut kurusunun beyazı, sarısı, moru ve siyah dutu meşhurdur. Çarşı pazarında dut kurusu satıp nice bin diyara dut kurusu yük yük götürürler, başka tüccarı vardır. Ve dut pekmezinin türlü türlüsünü baharat ile terbiye ederler. Bi kâse içene hayat ve can verir.

Ve 20 yerde mesire yerleri çoktur. Bu şehrin bütün meyvesi iki günde seyishaneler üzere Erzurum’a gidip Erzurum şehrini meyve ile doyurur İrem bağı gibi bir şehirdir.

Erzincan ziyaret yerlerinin anlatılması: Farsça’da “cana erici” demektir. Yani erzani manasına da gelir. Evvelâ bahçeler içinde Hazret-i Hızır Makamı, Bektaşi tekkesidir ki halkın ziyaret yeridir.

Ve Mevlevihane Şeyhi Halid Efendi ziyareti ve Vezir Hemdem Paşa ziyaret yeri, Sultan Selim vezirlerindendir. Çıldır gazasına giderken Sultan Selim bu veziri katledip bu şehir içinde defnetmiştir. Nice ziyaretler daha vardır, ama bildiklerim bunlardır. Zira bu şehirde üç gün paşa ile konaklayıp Kemah tuzla emininden ve Kuruçay subaşısından tahsil ettiğimiz malları verdik. (…)

Kaynak: Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, YKY Yayınları – 2. Kitap -2. Cilt

Evliya Çelebi
(D: 25 Mart 1611, İstanbul – Ö: 1682)

Evliya Çelebi, İkinci ciltte anlatılan Mudanya, Bursa, Sinop, Trabzon ve havâlisi, Gürcistan dolayları; Kırım, Karadeniz, Bolu, Amasya, Niksar, Erzurum, Nahçivan, Tebriz, Baku, Erzurum, Bayburt, Erzincan, Merzifon, Ankara’yı kapsayan seyahatini 1646 – 1647 yıllarında gerçekleştirmiştir.

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz