Erzincan’da Eski Ramazanlar

0
480

Ramazan

Ramazanı çok kimseler, özellikle kadınlar, birkaç gün öncesinden, hem oruç tutarak, hem de bir savaş heyecanı ile çerezler ve yiyecekler hazırlayarak karşılarlardı. Ekmek pişirilir, kete yapılır, reçel kaynatılır, turşu kurulurdu.

Ramazanda, hemen hemen herkes oruç tutardı. (tutmayanlar da çok gizli yerdi). Bunun için yaş sınırı yalnız aşağıdaydı. 12 yaşından küçük çocuklar oruç tutmazdı. Bunlar da, sahura kalkmak için anne babalarına musallat olur, ertesi gün de çok kez “tekne orucu” (öğleye kadar) tutarlardı. Bu çağdaki çocuklar tam olarak, yalnız, ramazanın ilk ve son günü oruç tutarlardı. Bu tür oruç tutan çocuklara, babaları iftarlık (fındıkiçi, üzüm, leblebi, şekerleme) alarak sevindirir, abla ve abeyleri de, kunkullarında (omuzlarında) gezdirerek eğlendirirlerdi.

İftardan sonra kadın erkek, çoluk çocuk evcek camiye, teraviye koşulurdu. Namaz vaktine kadar da mahallenin büyük küçük bütün çocukları caminin bacasına çıkarak sela verirlerdi. En incesinden en kalınına kadar çeşitli sesler, bilinen makamların hiç birine uymayan arrajman türü azman besteler, yanlış söylemeler, okumayı yarıda kesmeler, kendi selası bitince, başkası başlamasın diye, bitmemiş selaya ikincisini eklemeler… Zaman zaman bu amatör müezzinler arasında kavga çıkar ve aşağıdan, hoca efendinin ya da caminin asıl müezzininin: “Ula ahıllı olun, şimdi yanuza gelürem!” diye bağırmasıyla gürültü yatışmazsa, doğrudan doğruya müezzin bacaya çıkarak, ayrıca bir suçlu ayrımı yapmadan, hafızcıkları sıradan pataklardı. Bu arada, kuşkusuz çoğu savaşlarda olduğu gibi, suçsuzlar da dayak yer kurunun yanında yaş da yanardı.

Teravi namazları öteki ayların yatsı namazlarına göre çok kalabalık olurdu. Bu namazlara kadınlar da katılırdı, ama bunların yerleri arkada ve yüksekte idi. Erkekler içerisini görmesin diye. Görürse, namazları “mekruh” olurdu. Ama kadınlar namaz sırasında birbirleriyle konuşarak ya da çekişerek, erkeklerin namazlarını yine de çok kez mekruh ederdi. Erkekler bölümünde de, oğlan çocukları arka sıralarda konuşarak ya da gülerek sık sık camideki birliği bozarlardı. Bazen gülmeler tek tek gülmeler sınırı aşıp bütün çocuklara, giderek, sinirleri zayıf bazı yetişkinlere sıçrayınca çaresiz, büyüklerden bir iki kişi namazını bozarak çocukları sıradan dışarı atarlardı.

Bu kovalamadan güçbela canını kurtarıp tek tük içeride kalabilenleri de dışarı atılan arkadaşları caminin pencerelerinden pop şarkılarındaki hırıltılara benzer, olmadık sesler çıkararak, aynı sonuca zorlarlardı.

Teravi namazını bazı hocalar, her iki dünyada puan toplamak hırsıyla, cüzle kıldırırlardı. Yani, hocanın bu namaz boyunca okuduğu sürelerin toplamı, Kuran’daki cüzlerin birini oluştururdu. Bazı yaşlı kimselerin “Teraviyi bu kadar uzun tutmak “caiz” değildir, bunun hiçbir kitapta yeri yoktur.” Diye yakınmaları yüzünden, memleketin ancak bir iki camisinde kılınan bu adamın hani “hoca ile iş inada bindi” dediği biçimindeki namazı, bütün ramazan boyunca kaçırmamaya çalışanlarda olurdu.

Teraviden sonra, erkeklerin bir kısmı mahalle odalarına bir kısmı evlerine, çoğunluğu da kahvelere giderdi. Yalnız ramazan gecelerinde, sahura kadar açık kalan kimi kahvelerde tombala da oynanırdı.

Erzincan’da sahurun özelliği, oruç tutacak kişileri uykudan uyandırmak (tutamayacaklar, kös dinlesin uyanmasınlar) üzere dolaşan davulcunun yanında bir de zurnacının yer almasıydı. Böylece tek başına çalındığı zaman kuru gürültüden başka bir şey olmayan davul sesi, insanın içinde hem ezgi hem de coşku yaratan bir kıvama girerdi.

Davul zurna genellikle tanınmış kişilerin kapılarında, durup çalarak bahşiş “kete, para, çevre… vb.” toplardı.

Benim ağam şehre göçmüş
Kanatlı kapılar açmış
Kırmızı keteler pişmiş
Davulcu yemeğe geldi

Bu özel duraklamalardan yararlanan çoğu gençler de zurnacıdan özel havalar isteyerek avluda ya da bahçede oynarlardı.

Genellikle durgun geçen ramazan gündüzlerinin tek eğlenceli ve hareketli yanı da, iftara yakın tiryakilerin yere teneke, kalbur… vb. çok gürültü çıkaran şeyler atılarak kızdırılmasıydı.

Kısacası, ramazan gecesiyle de gündüzüyle de çok renkli ve şenlikliydi.

Nizamettin ÖZBEK
Erzincandan Kemahtan, 1947

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz