Çıprık – Bir Kemah Hatırası

0
493

ÇIPRIK

Doğu Ekspresinin yataklı vagonundan meşin çantalı, kıran tuvaletli bir adam inmişti. Başındaki fötür şapkayı düzeltip istasyon binasına doğru yürümeye başladı.

Hareket eden trenin son vagonu da geçtikten sonra marşandiz treninin park ettiği perondan biraz uzaklaşıp yanlış istasyonda inmediğinden emin olmak için yuvarlak gözlüklerini eliyle düzeltip istasyon binasının üzerindeki tabelaya baktı. Beyaz cini üzerinde siyah fonla yazılı “KEMAH” yazıyordu.

Müfettişliği kazanmadan önce Milli Eğtim Müdürü iken birlikte çalıştığı Nüfus Müdürü arkadaşının memleketi idi Kemah. Her sohbette, her hasrette anlata, anlata bitiremediği azizi memleket. Şiirlere, yazılara güzelliğini sığdıramadığı hasret. Sanki ona bir gün geleceği kısmet olacakmış gibi bir sohbetin içinde “Üstad eğer bir gün trenle yolun düşerse bizim memlekete, ilk önce istasyon çeşmesinden suyunu iç” demişti. Bu hatıra ile yürürken birden yolunun üzerine olan çeşmeyi görüp tebessüm etti. Çantasını yere bırakıp fötur şapkasını çeşmenin üzerine koydu. İrice sarı bir musluktan akan suyla ellerini yıkamaya başladı. Parmakları arasından geçen suyu avucuna aldığında yirmi dört saat süren yolculuğunun yorgunluğu bir anda geçivermişti sanki. Bir zincirle çeşmenin beton yüzeyine tutturulmuş kalaylı bakır tası yarıya kadar doldurarak o gönül dostunun vefası adına yudumlamaya başlamıştı bu azizi memleketin suyunu.. Bir tas, bir tas daha..

Ne tatlı su.. tıpkı dostu gibi..

İstasyon şefi yol verdiği yolcu treninin yerine manevra yapan lokomotifi almış, birkaç gün önce tamir için bırakılan vagonları teslim ediyordu. Tren şefinin tutanağını imzalayıp yol verdikten sonra tam istasyon binasına girecekken çeşmenin başındaki bu resmi sıfatlı zatı fark etti. Bir an durakladı. Bir habersiz müfettiş mi diye düşündü. Sonra kıyafetinden demiryolcu olmadığını anlayıp elindeki yol lambasını İstasyon kapısının arkasına asarak çeşmenin yanına yürüdü. Elindeki tastan bir yudum su alıp, biraz çevreyi inceledikten sonra tekrar bir yudum alan bu yabancıya. “ Hoş geldiniz beyim” dedi.

Misafir başında kırmızı şapka olan adama “Hoş bulduk şefim su çok güzel” diye cevap verdi. Şef hala sıfatını çözemediği bu zatın yıllarca memleketinden uzak olan bir Kemah’lı olduğunu zannedip “evet her trenden inen Kemah’lı sizin gibi hasretini ilk önce bu çeşmede soğutarak baba ocağına gider “ dedi.. Misafir habersiz denetim için geldiğini hatırlayıp kimse tarafından bilinmemesi için “memleket suyu çok tatlıymış “diyerek kalacağı otelin nerede olduğunu istasyon şefine sorup bu sefer şapkasını başına örtmeyerek meşin çantası ile birlikte otele yöneldi.

Mavi boyalı bir kontrplak üzerine yıllar önce yazılmış silik İstasyon Oteli yazısını okuyup otelin kapısına yönelip açık kapısından içeri baktı. İlk bakışta dip tarafında çay ocağı olan bu mekânın otel olup olmadığını anlayamadı. Tekrar dışarı çıkıp tabelaya baktı. Birilerine sormak için bakınırken az ilerde ön kaporta kapağı açık eski askeri Willis Jeep’in karbüratör kapağının gevşemiş yayını tamir eden adamı fark etti.

– Usta kolay gelsin, burası otel mi?

Kır saçlı biraz kısa boylu adam gelenin bir müşteri olduğunu anlayıp elini üstüpü ile silip;

– Evet beyim burası İstasyon Oteli, çok eskiden Gürses’in Oteli olarak ta bilinir dedi.

Bir an Gürses ismini nereden hatırlıyorum diye düşündü. Birden hatırladı. evet, evet bura orasıydı.. Nüfus Müdürü dostunun bahsettiği Kemah’ın ilk oteli yani Palas mahlasını hak eden mekan. Bu otelci de onun anlattığı Çamur Recep olmalı.. Willes Jeep olan, hani o çiftesi olan ava giden Çamur Recep, o çıprık kokan otel burasıydı.. Biraz şaka ile karışık otelciye,

– Cıprık kokan bir oda istiyorum, dedi.
– Otelci bir an durakladı.
– Beyim bu otelin her yanı cıprık kokar zaten deyip ona kalacağı yeri gösterdi.

Yirmi dört saat önce bağladığı kravatını çözüp, pantolonu ile birlikte askıya astı. Soğuk olacağını düşünüp altına giydiği yün altlıkla sarı başlıklı yaylı karyolanın üzerine uzandı.
Duvardaki beyaz toprak renginden kamaştı gözleri. Yavaş,yavaş göz kapakları düşerken, Nüfus Müdürü dostunun anlattığı memleket hatıralarından zihninde kalan kelimelerin harfleri geçiyordu gözünün önünden.. Ç I P R I K . . K İ R A N.. Ç A M U R R E C E P..

Faruk KÜÇÜKTAŞ
13.08.2014

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz