Aşık Daimi ile Sohbet

0
816

Aşık DAİMİ ile Sohbet

Feride ERCAN

İstanbul’da doğan, aslen Erzincanlı olan ve 14 yaşına kadar orada yaşayan Aşık Daimi’nin evinde çaylarımızı yudumlarken, ilk sorumu yönelttim.

Sayın Daimi, kaç yaşında saz çalmaya başladınız?

Aşık DAİMİ

Çok küçük yaşta cura çalmaya başladım. Yaşlılar toplantılarına beni kucaklarında götürürlerdi, biraz büyüdükten sonra dedemin çaldığı 12 telli çöğür denilen yöresel saza merak duydum. Curayı bırakıp çöğür çalmaya başladım.

Radyoya ilk gidişinizde kaç yaşındaydınız? Neler hissettiniz?

Rahmetli Sarısözen beni radyoya çağırdığı zaman 14 yaşındaydım, o sırada yayınlar canlı olarak yapılıyordu. 12 Telli sazımla bir değiş okumuş ve hayli heyecanlanmıştım, dedi ve çayından bir yudum aldı. O günlere yeniden dönmüştü, sonra;

Nota öğrenmeye merak saldım, Sarısözen bunu duymuş olacak ki yanına çağırdı; “Ne yapacaksın notayı, sen notayı öğrenirsen özelliğini kaybedersin, notayı öğrenme. Bu sazı olduğu gibi çal, devam et” dedi. Ben olur hocam dedim, fakat gençlik işte yine de notaya bulaştık biraz. Kısaca Sarısözen’in üzerimde hayli emeği olmuştur, diye devam etti.

Aşık ne demektir? Diye sorduğumuzda, can alıcı bir soruna parmak bastığımızı anladık. Biraz heyecanlanarak;

Ben aşık sözüne alışamadım. İlk zamanlar Aşık Veysel neye aşık? diye kendi kendime sorardım. Hatta ilk görüşmemizde kendisine sorduğumda “Aşıklık; aşktan gelir, aşka tâlip olanlara aşık denilir” diye cevap vermişti. Yani aşk ehli manasınadır ki doğrudur.

Sonra aşıklık toplumda başka anlamlarda da kullanılıyor. Aşıklık denince; bir kadına, bir genç kıza, bir şeye aşık olmak akla gelmektedir. Aslında herkes aşıktır, farkında değilsiniz ama sizde aşıksınız. Kimi hem cinsine aşık… kimi mala aşık, servete aşık, kimi doğaya aşık… Çünkü, aşk olmadan canlılık olmaz, yaşama olmaz. Herkes aşık olabilir, ama ozan olamaz dedi?

Yani siz aşık yerine ozan sözünün kullanılmasını mı doğru buluyorsunuz? dediğimizde hiç tereddüt etmeden;

Evet dedi. Geçmişe baktığımızda, tâ şamanlarda bile aşık yoktur. Eski Türklerde ozan vardır, bence aşık sonradan yakıştırmadır. Fakat çağımızda çok ozan var. Serbest şiir yazıyor adam, o da ozan; halk edebiyatı türünde şiir yazıyor adam, o da ozan; tasavvufi şiirler yazıyor adam, o da ozan, bir de sazla çalıp söyleyenler var, onlar da ozan. Bunları nasıl ayıracağız? Bence; kendi eserini yaratıp, kendi sazıyla çalıp söyleyenlere sazlı ozan, yalnız şiir yazanlara da ozan demek yeterlidir.

Sonra sözümüzü deyişlere getirdik. Acaba hangi konuları işliyordu? Deyişlerinde ağır basan unsurlar var mıydı? Diye düşünürken o “hemen hemen her konuda yazdığını, tek bir konuda kalmadığını, monotonlaşmaktan kaçındığını” belirterek şöyle devam etti;

Bana göre bir ozan; hem tabiat şiiri söylemedi, hem de toplumu dile getirmelidir. Kendi şiirlerimden özetlersek;

Bir şiirimi alırsınız, yakınmadır;

Bir seher vaktinde indim bağlara
Öter şeyda bülbül gül yarelenir
Bakmazmısın sinemdeki dağlara
Derdimi söylesem dil yarelenir

Bir şiirimde güzelleme;

Bir güzel göz ile bir işmar verdi,
Gel otur sultanım gel diyemedim
Attı yaşmağını içeri girdi;
Tutuldu dillerim lâl diyemedim.

Bir şiirimde sitem vardır;

Yaralıyım bir densizin elinden,
Hilesiz hurdasız yar sanmış idim,
Başım gitse dönmez idim yolumdan,
Benimle ölmeye var sanmış idim.

Birleştirici olanları var;

Gel gidelim aşıkların cemine,
Hele bir yol kerem eyle sultanım,
Katılalım devranına, demine;
Uzak kalmayalım böyle sultanım.

Bir şiirimde de çağın ozanı olmayı vurguluyorum;

Daimiyim küllüklerde tozanlar,
Kötü örnek olur edep bozanlar,
Çağın kültürünü alan ozanlar;
Bilim ışığını saçanı söyler.

Sayın Daimi, küçüklüğünüzden beri semahların içindesiniz. Felsefeniz ve tasavvufi görüşünüz o kaynaktan geliyor. Semahlar hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Turnalar Semahı

Semah kendine özgü toplumlarda oynanır, yani “cem” lerde. Semah o felsefenin içine girenlere aittir. Ancak, semaha girmek için bazı koşullar vardır. Meselâ evli olmak, aklı başında olmak gibi… Semah, kutsal, dini bir rakstır.

Yalnız, ben diyorum ki, deyişleri çağa uygun hale getirmek lâzım, meselâ turnalar semahı vardır. Deyişleri İlhami’nindir ve 12 imam ismi sayılarak okunur. Şimdi biz bunu TRT’de böyle vurgularsak, çağımıza uygun olmaz, bunu çağa uygun hale getirmek lâzımdır. O zaman bu deyişin yerine çağa uygun birleştirici, nasihatımsı deyişler kullanabiliriz.

Bir de, semahları dinliyorum TRT’de, Meselâ;  “Elmanın irisini, yüke tutarlar, Çürük çarığını yabana atarlar. Kızla gelini bir mi tutarlar”. Semahlarda böyle anlamsız şiirler, deyişler olmaz. Yani şehveti yansıtan sözler olmaz. Semah, madem ki ilâhi bir rakstır, orda nefes geçerlidir, edebi, ahlâk vâri, insanı birleştirici deyişler geçerlidir.

Semah oyun havası değildir, çalınırken semazenleriyle gösterilmelidir. Şimdi bir Erzincan semah ekibini izleyeceksiniz denmeli, her hafta bir semah vererek, halkı bilinçlendirmelidir. O zaman art niyetliler de ortadan kalkarlar. Yani çağdaş olmak gerçek kaynağı unutmak demek değildir, kültürümüzü korumalıyız.

Yani, semahları bozmadan, tarikatçılık yapmadan, gericiliğe kaymadan, açık ve doğru olarak topluma vermeliyiz. Bunun içinde yöneticilerimizin konuya dikkatli eğilmeleri gereklidir.

Şiran Yöresi İkili Semah

Sanata Çağrı Dergisi
Nisan 1982 – Sayı: 1

Arşiv & Yayına Hazırlayan
Abdullah BOZDEMİR

Erzincan Nostalji

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz